24 Mart 2010 Çarşamba

düş



Mekanların içinde kaybolup yiten onca yaşam...Belki de giderek sahip olduğumuz eşyalardan farksız bir yer ediniyoruz şu dünyada kendimize. Öylece bi köşeye sinmiş, unutulup gitmiş bir düğme kutusu da olabilirsin, ilgiyle gözlenip ne anlattığı belli olmayan bir televizyonda. Ne fark eder ki? Mekanda yitip gittikten, üzerine o havasızlık kokusu sindikten sonra...Sadece başka şeyleri, başka yerleri düşlemek bir çare olabilir belki de bu nesneleşmeye. Kirli bir camın ardından bakarken, bir gün o camı kırıp neler yapabileceğini düşlemek, harekete geçmek, nefes almak...